Saygıdeğer Hocam Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Rasulullah (s.a.v.)’in Beni Nadir’den Huyey b. Ahteb hakkında verdiği hüküm ile ilgili düşüncenizi sormak istiyorum. Rasulullah (s.a.v) onların erkeklerinin öldürülmesine, kadın ve çocuklarının esir alınmasına hükmetmişti.
Bana göre bu hüküm zalimceydi. Zira ne olursa olsun, Yahudi de olsalar bir hükmü bir halka topluca uygulamak caiz değildir. Aksi takdirde çağımızda aynı şeyin bize de yapılmasına izin vermiş oluruz…
İbn Hazm el-Muhalla’da hadisi şerh ederek şöyle diyor: Kurayza günü Efendimize arz edildiğinde öldürülmüşlerdi. İbn Hazm diyor ki: Bu Rasulullah (s.a.v.)’in genel görüşüdür. O aralarında ne asker, ne tüccar, ne çiftçi ne de yaşlı bırakmamıştı. Bu Efendimizden gelen sahih bir icmadır. (el-Muhalla 7/299)
Rasulullah (s.a.v.) bir rahmet peygamberiydi. Bunun delili, Hayber halkının Müslümanlara şiddetli bir şekilde düşmanlık etmelerine rağmen, eşyalarını da alarak Hayber’i terk etmelerine izin vermesiydi. Beni değerli görüşlerinizle aydınlatmanızı rica ediyorum.
Size daha çok sormak istediğim sorular var. Cevap vermenizi istiyorum çünkü tatmin edici bir cevap bulamadığım için bu sorulardan dolayı içten içe kıvranıyorum.
Allah sizden razı olsun.
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla, Salât ve Selam dürüst ve sözünün eri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)’in üzerine olsun. Şöyle ki;
Kıymetli kardeşim,
Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Sorunuzun cevabı şu şekildedir:
İslam ve imanın dayandığı temellerden biri de Allah ve Resulünün verdiği hükümlere teslimiyetle yaklaşmaktır. Ayeti kerimelerin de gerektirdiği budur.
﴾ فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجاً مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيماً ﴿
“Hayır, rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.”
Yine;
﴾ إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿
“Aralarındaki anlaşmazlıkları çözüme bağlasın diye Allah’a ve resulüne çağrıldıklarında müminlerin sözü, “Dinledik ve boyun eğdik” demekten ibarettir. İşte kurtuluşa erenler de bunlardır!”
Bu teslimiyetteki ve boyun eğmedeki herhangi bir tereddüt imanı zayıflatır. Açıklaması ve gerekçesi ne olursa olsun kişiyi imandan çıkarabilir. Rasulullah (s.a.v.) Kurayza günü, onların önceden efendileri olan Sad b. Muaz’a hüküm vermesini emretti. O da ölüm ve esir alma hükmünü verdi. Rasulullah (s.a.v.) ise şöyle buyurdu: “Bugün Onlar hakkında Allah’ın göklerde verdiği hüküm verilmiştir.” Yani Sad b. Muaz’ın Beni Kurayza ile ilgili hükmü böyledir. Başka bir rivayette “Sen onlara hükümdarın hükmü ile hükmettin.” Diğerinde “Allah’ın hükmü ile hükmettin” buyrulmuştur. Bu Allah’ın hükmüdür. Allah Azze ve Celle şöyle buyurur: “Allah hükmeder, O’nun hükmünü denetleyecek yoktur; O’nun hesaba çekmesi de hızlıdır.” Ve buyurur ki : “Onların Allah’tan başka bir yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” Allah’ın hükmüne karşı çıkan veya o hükmü tartışan Müslüman ve mümin olduğunu mu iddia ediyor? Bir menfaat için Müslüman Allah’ın hükmünde şüphe eder ve Allah’ın gazabına kendini maruz bırakır mı? Kafirleri memnun etmek için mi? Davetçiler, insan hakları savunucuları, sadece iddia ediyorlar…! Onlar mümini asla gözetmezler. Beni Kurayza’ya yapılanlar, onların ahitlerini bozmaları ve ihanet etmelerinin cezasıydı. Onlar Müslümanlarla beraber yaşarken anlaşmayı bozdular ve Medine’deki Müslümanların güvenliğini tehlikeye attılar. Siz diyorsunuz ki: “Şimdi bizim dönemimizde de bunun bize yapılmasına izin vermiş oluruz. Size derim ki: Biz de eğer aynı suçları işlersek aynısı bize de yapılsın! Son olarak sen neredesin kardeşim, Filistin’de Yahudilerin işlediği suçlar ve yaptıkları katliamlar hakkında size kim fikir veriyor? Irak’ta yaşananlar bizden çok mu uzak?...
Dr. Muhammed Ratıb en-Nablusi